İslâm Tek İlahİ Dİndİr
(Bor Belediyesi ve Kur’an Evi Derneğinin Düzenlediği Konferanstan 06/07/2012)
İslâm, Allah tarafından vaz edilmiş ilâhi bir dindir. Hedefi tüm insanları dünya ve ahiret hayatında, mutlu ve müreffeh kılmak, bilgi ve bilinç dolu bir hayat yaşatmaktır. Genelde tüm insanlara, özel olarak da muttaki müminlere yol göstermek; onlara bilmedikleri ve bilemeyecekleri başka âlemlerden, dünya ve ahiretten haberdar etmek, bilgi vermektir.
İslam Dini, peygamberler vasıtasıyla, vahiy yoluyla insanlara gönderilmiş ilahi tek dindir. Bu cümlenin altını çizerek söylüyorum. İlahi tek din İslam’dır; İslam’dan başka “Semavi” diğer bir ifade ile, “İlahi” bir din yoktur. Bu demektir ki, Yahudilik ve Hıristiyanlık ilahi /semavi dinler değildir. Bunlar İslam’dan sapma sonucu ihdas edilmiş beşeri dinlerdir. Yüce Allah Yahudilik ve Hıristiyanlık adlarıyla din göndermemiştir.
Göklerin ve yerin yaratıcısı ve sahibi Allah’tır. Her şey O’nu hamd ile tesbih etmektedir. O’nun maksadı, yaratılmışların efendisi olan insana lâyık bir din ve medeniyeti, yine insanların eli ve peygamberler vasıtası ile tesis etmek ve yeryüzünde hakim kılmaktır.
O sebeple ilk insan ve ilk peygamber Âdem’den itibaren Hz. Muhammed’e gelinceye dek bütün peygamberlerin tebliğ ettikleri din İslâm’dır. Onun müntesipleri ise Müslimler/müslümanlardır. Onlara bu adı ilk defa âlemlerin Rabb’i Allah vermiştir. (Bkz. Hac, 22/78)
“İslâm Dini iki esastan oluşur; birincisi din, ikincisi ise şeriattır. Din tevhid, güzel ahlâk, ve ibadetleri kısmını kapsar; Şeri’at ise hukuk, siyaset ve sosyal ilişkileri /ahkam düzenleyen kısımdır. Her peygamberin tebliğinde bu dinin değişmeyen kısmı tevhid, güzel ahlâk; namaz, oruç, zekât, sadaka, kurban ve hacdan oluşan ibadetler mutlaka vardır. Kısmen değişeni ise, hayatın hukukî, siyasî ve sosyal ilişkilerini düzenleyen şeriat kısmıdır. (Bkz. Maide, 5/48)
Öyle anlaşılıyor ki İslâm Dini ve Medeniyetini kemale erdirmek için önce İsrail oğulları seçildi. “İsrail” Yakub’un (as) lakabıdır. “Oğulları” ise, Yakub’un 12 oğlunun soyundan gelen kabilelerdir. Başlangıçtan itibaren “İsrail oğulları” bu soydan oluşan milletin adıdır.
İsrail oğulları Mısır’da, Yusuf (as)’dan sonra köleleştirilmiş, asırlarca Firavunların zulmü altında ezilmiş bir millet idi. Çağdaşlarına tercih edildiler. Kölelikten kurtarıldılar. Allah onlara özel ve sayısız nimetler bahşetti. Seçildikleri tarihten itibaren tüm peygamberler ve yöneticiler hep onlardan oldu. Fakat bu millet, Allah’ın kendilerine atfettiği bu değeri gerektiği ölçüde takdir edemedi. Lütfedilen nimetlere nankörlükle mukabele ettiler. En sonunda Hz. Musa, “Ya Rabbi! Kendimden ve kardeşim Harun’dan başkasına artık benim sözüm geçmiyor; benimle bu fasık kavmin arasını ayır dedi!” dedi ve oradan ayrılıp gitti…
Yahudilik
Hz. Musa’dan yaklaşık iki asır sonra İsrail oğullarından Yehuda’nın soyundan gelenler, kendilerini diğer kardeş kabilelerden üstün olduğunu ilan ederek ayrıştırdılar. Bu kabilenin alimleri /hahamlar Allah’ı terk edip kendileri için yeni bir tanrı belirlediler. Adına da Yahve dediler. Tanrı Yahve’nin kendilerini seçtiğini, diğer kardeş kabilelerden ayırdığını ve özel olarak kendilerini kutsadığını iddia ederek tüm insanlara karşı üstünlüklerini ilan ettiler.
Kitab-ı Mukaddeste kaydedildiğine göre Tanrı Yahova, Yakup (as)’la güreşe tutuştular ve sabaha kadar güreştiler, bir türlü birbirlerini yıkamadılar. Tanrı Yahova Güneşin doğmakta olduğunu görünce öfkelendi), Yakup (as)’ın kalçasına bir tokat vurdu. Yakup (as) ondan dolayı aksamaya başladı… Bugün Yahudiler hayvanların uyluk etini bu yüzden yemezler.
Günümüzde İlahiyat Fakülteleri Dinler Tarihi Öğretim üyeleri de Yahudilik ve inançları hakkında şunları söylemektedirler:
“Yakub’un 12 oğlundan 4.’üncü oğlunun adı Yuda veya Yahuda idi. Yehuda kabilesinin soy atası oldu…” (Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Isparta, 2002, s. 250)
Kabilenin soy atası Yahuda’dan dolayı bu dine Yahudilik adı verildi. “Yahdilikte yüce bir tanrıya Yahova’ya ya da Yahve’ye inanç vardır. Ancak inanılan bu tanrı özelde Yahudî halkının tanrısı olarak kabul edilir; aynı şekilde Yahudîler de tanrının seçilmiş üstün halkı olarak görülür. Yahudilikte ırk temeline dayalı bir din anlayışı hâkimdir. Karailer gibi bir iki marjinal mezhep dışında genellikle Yahudiliğin belli bir soya mahsus olduğuna inanılır.” (Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, 1998, Ankara, s, 391)
“Yahudilikte din ile ırk iç içe girmiş, birini diğerinden ayırmak zorlaşmıştır. Onu en iyi, kutsal kitaplarında yer alan şu cümle tarif etmektedir: ‘İşte ayrıca oturan bir kavimdir ve milletler arasında sayılmayacaktır.’ Kutsal kitaplarına dayanarak Yahudiler kendilerini dünya milletleri arasından seçilmiş kavim olarak görürler. Tanrı Yahve Sina’da bu kavmi kendine muhatap kılmış, onlarla ahitleşmiştir…” (G. Tümer, A. Küçük, Dinler Tarihi, Ankara, 1993, s. 176, 177)
Yahudiler, Tanrı Yahova’nın kendileriyle özel ilişkide olduğunu ve soylarını kutsadığını iddia ettiler. Yahudiler bu inançları sebebiyle Hz. Musa’yı ve Harun’u takip eden Davud, Süleyman, Eyyüb, İlyas, Zekeriya, Yahya (as.) gibi peygamberlerin yolundan, dolayısıyla “Allah katında geçerli tek din olan İslâm”’dan saptılar ve ırkçılığı esas alıp yeni bir din ihdas ettiler. Allah’a oğul isnat ettiler ve Uzeyir’in Allah’ın oğlu olduğunu söylediler. (Bkz. Tevbe, 9/31) Allah’ın gönderdiği elçilere karşı çıktılar, onlarla savaştılar; “birçok peygamberi konuşturmadılar, bir kısmını ise hunharca öldürdüler...”
Yahudilik, işte böyle sonradan ihdas edilmiş bir dindir. Tevrat’a sahip çıktıklarına bakılmamalıdır; zira onların ellerindeki TORAH, Tevrat’tan bazı ayetler içermekle birlikte aslı tahrif edilmiş, bir çok ayetleri çıkartılmış, bir çoğu da kendileri tarafından düzenlenmiştir. Tanrıları Allah değil, Yahve’dir. Yahve de, yukarıda da söylendiği gibi yalnız Yahudilerin tanrısıdır, başka milletlerin değil!
Hıristiyanlık
Hz. Musa’nın ardından gelen bir dizi peygamberden sonra Tevrat’ta geleceği müjdelenen Hz. İsa Mesih elçi gönderildi. Yahudiler Hz. İsa’dan önce Zekeriya ve onun oğlu Yahya (as.)’ı öldürmüşlerdi. Allah İsa’ya Kitab’ı; Tevrat’ı ve İncil’i öğretti. Onun da tebliğ ettiği din, ataları İbrahim, İsmail, İshak, Yakub, Musa, Davud, Süleyman, Zekariya ve Yahya (a.s.) gibi İslâm idi. Hz. İsa, atalarının yolunda olduğunu söylerken, kendinden sonra gelecek olup adı “Ahmed” olan en son peygamberi de müjdelemekteydi. Yahudiler, atalarından bir kısmının Hz. Musa’ya yaptıkları kötülüklerin daha büyüğünü İsa’ya reva gördüler. Onu çarmıha gerip öldürmeye kalkıştılar, ama Allah onlara bu fırsatı vermedi…
İsrail oğllarından –Yahudiler de dahil - bir kısmı İsa’ya iman etmiş bir çoğu da onu inkâr etmişti. İsa, kendisinden sonrası için yazılı bir metin bırakmadı. İsa’nın ölümünden sonra onun havarîleri ve onların yolunu takip eden Nasara ve/ya Nasranîler vasıtasıyla dilden dile tebliğ edilen İncil, çok sonra ve birden fazla yazar tarafından kaleme alındı. Fakat İsa’dan yaklaşık 50 yıl sonra ortaya çıkan ve aslen bir Yahudi hahamı olan Pavlos’un da katkılarıyla Hıristiyanlık dini ihdas edilmeye başlandı. Tüm peygamberlerin yolundan sapan, Hz. İsa’yı rab olarak nitelendiren kendilerini de Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi olarak tanıtan /Kilise kuruldu. Teslis akidesini dinlerine esas edinip ona göre yeni yasalar düzenleyen kilise hakim güç haline geldi. Kilisenin temsil ettiği bu din, Pavlos’un da katkılarıyla yeni bir inanç sistemini benimseyerek gittikçe aslından uzaklaşmaya başladı.
Onlara göre Allah – Haşa! – İsa’nın bedeninde bedenlendi, Bakire Meryem’den doğdu, insanları “asli günah”tan kurtarmak için kendisini feda ederek çarmıhta can verdi, üç gün sonra da dirilip semaya çekildi…
Teslis’in esasını teşkil eden bu inanç Kur’an-ı Kerim açısından kesinlikle küfürdür.
“Allah üçün üçüncüsüdür diyenler kesinlikle kafirdirler.” (…)
“Allah Meryem’in oğlu İsa Mesih’dir diyenler de kesinlikle kafirdirler…” (…)
Doğu Roma İmparatorluğunun da bu dini resmi din olarak kabul etmesinden sonra Hıristiyanlık İslam’dan tamamen saparak yepyeni bir veche kazanma sürecine girdi… İlk defa M.S. 325 yılında İznik’te toplanan konsil, 104 incil içerisinden Lukka, Matta, Markos, Yuhanna adlı müelliflerin yazdıkları İncilleri aslına uygun buldu, diğerlerini reddetti. İlk toplantısından bugüne dek altmış belki de yetmiş defa gerçekleştirilen konsillerle sürekli olarak incillere yapılan ilave ve çıkartmalarla bu kitaplar da bir hayli değiştirilip aslî hüviyetinden uzaklaştırıldılar. Hz. İsa’dan sonra Havarilerin /Nasara’nın tebliğ ettikleri İslâm, İlahî/Semavî din vasfından uzaklaştırılarak Hıristiyanların beşerî/seküler dini hüviyetini kazandı. Bilhassa ilmî ve fikri faaliyetler üzerine yüz yıllar boyu baskılar uygulayan kiliseye karşı 15. ve 16. yüzyıllarda başlatılan ayaklanma hareketleriyle; Rönesansla başlayan, dinî reforumlarla devam eden aydınlanma çağının da katkılarıyla Hıristiyanlık tamamen seküler bir din hüviyetine büründürülmüş oldu.
“…Her sürenin/devrin bir kitabı vardır; Allah, dilediği kitabı yürürlükten kaldırır, dilediğini yürürlüğe koyar; zira “Ana Kitap” O’nun katındadır…” (Ra’d, 13/37-39)
Bizzat müntesipleri tarafından, çeşitli değişikliklere uğratılarak ilahî vasıfları büyük oranda yok edilen Tevrat ve İncil bir biçimde yürürlükten kaldırılınca, Allah da onların devirlerini sona erdirdi. M. S. 610 yılından itibaren Hz. Muhammed’e inzal etmeye başladığı Kur’an ile en son ilahî kitabın devrini başlattı. Kur’an, din olarak Tevrat ve İncil’in de asıllarını ihtiva ettiği için asıllarından uzaklaştırılmış olan hâlleriyle Tevrat ve İnciller yürürlükten tamamen kaldırılmıştır. Böylece İslâm Dini ve İslâm Medeniyetinin inşasının tamamlanması, Hz. Muhammed ve onun -Ehl-i Kitap’tan olup ona ve Kur’an’a uyanlar da dahil- ümmeti tarafından gerçekleştirilme süreci başlatılmış oldu.
İslâm Mükemmel Bir Dindir
Dediğimiz gibi, İslâm; Adem A.S.’dan Hz. Muhammet Mustafa (s.a.v.)’e gelinceye kadar, tüm peygamberlerin tebliğ ettikleri dinin adıdır. İbrahim (A.S.) döneminden bahsederken bizleri “Müslimler, bu günkü kullanımıyla Müslümanlar” olarak adlandıran da Allah Teâlâ’dır “Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin (cihat edin). O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da "Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O!” (22 Hac:78).
“Allah katında geçerli din İslâm’dır,” (3 Âl-i İmran: 19). Adem, Nuh, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub, Esbat, Musa, Zekeriya, Yahya ve İsa (aleyhimusselam)’nn tebliğ etmiş oldukları din de İslâm’dır.