SORU: İslam açısından şerrin/çirkinliğin kaynağı nedir?
Prof. Dr. Mehmet Zeki Duman
Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
Yüce yaratıcı her şeyi itkan ile en güzel biçimde, yerli yerince ve mükemmel olarak yaratmıştır. O’nun yaratmasında bir düzensizlik /çarpıklık bulamazsın. Allah’ın yarattığı her şeyde güzellik ve hayır esastır. Çirkinlik ya da şer; mükemmelin, sonradan insanların veya cinlerin elleriyle bozulması sonucu ortaya çıkan bozulmalardır.
Evrenin yaratıcısı olduğu gibi, tek hükümranı da yüce Allah’tır. İnsanların ve cinlerin haricindeki varlıkların hepsi yaratılışları icabı müslimdirler; sürekli olarak Allah’ı tesbih ederler ve hiçbir zaman yaratılış amaçlarının dışına çıkmazlar. Hayrın ve güzelliklerin kaynağı olan insan, insanî vasfını kaybettiği zaman yeryüzündeki şerrin de kaynağıdır. (Krş.Rum, 30/41) Bilhassa cinlerin kâfirleriyle ilişki kuran kötü kimselerin etkisi insanı hasta eder, hatta bazıları için dozu kaçırılmış ilaç gibi öldürücü de olabilir. Fakat bilinmelidir ki Allah izin vermedikçe hiç kimse kimseye zarar veremez. (Tevbe, 9/51) Zarar vermelerine izin verirse o da ancak bir hikmete binaendir ve ancak Allah’ın izin verdiği kadardır… (Bakara, 2/102; Teğabün, 64/11) Yapılacak şey kötülerin şerrinden daima yüce Mevlâ’ya sığınmaktır. O kendisine sığınan kullarını mutlaka korur. (Bkz, A’raf, 7/201) Mesela; müşrikler, Allah’ın elçisine nazar değdirip onu devirmek istemişlerdi. Fakat Allah onlara izin vermedi ve onlar amaçlarında muvaffak olamadılar. (Bkz. Kalem, 68/51, 52)
SORU: Bir zarar/şer olarak düşündüğümüzde nazar değmesi gerçek midir? Din bunu kabul ediyor mu?
Nazar Değmesi, sağlıkla ilgili olumsuz bir vakıadır. Bunun gerçek olup olmadığı dinin değil sağlığın; özellikle sağlıkla ilgili uzmanların konusudur. Çünkü insan sağlığını bozan böyle bir faktörden söz edilebiliyorsa Nazar değmesi de gerçektir denilir.
Kanaatimce nazar değmesi, Tıb açısından da Din açısından da gerçekliği kabul edilen sağlık bozucu bir vakıadır. Tıbba ait bilgileri ehline bırakarak Din açısından konu hakkında bilgi verebiliriz.
Kur’an’da, “nazar ayeti” olarak bilinen bir ayet ve o ayetin inmesine sebep olan Hz. Peygamber ile ilgili bir hadise söz konusudur.
Yıl, Hz. Peygamber’in peygamberliğinin birinci yılıdır /M. S. 610… Nakledildiğine göre müşrikler, Hz. Peygamber’in, hakaretle, tehditle vahyi tebliğ etmesine engel olamadılar. Hâşim oğullarından çekindikleri için de kimse onu öldürmeye yanaşmadı... Adetlerine göre nazarı isabetli birisini hazırlayarak, Resûlullah’ı nazar isabet ettirmek suretiyle yok etmeyi denediler. Buna da belki muvaffak olacaklardı, ama Allah izin vermedi. (Bkz. İbn Kesir, Tefsir, VIII/227; Nesefî, Medarik, IV/285) Aşağıdaki ayet bu hadiseden bahsetmektedir:
“İnkâr edenler Zikr’i dinledikleri zaman, neredeyse bakışlarıyla seni devirivereceklerdi. “Muhakkak ki o delidir.” diyorlardı. Oysa bu Kur’an âlemler için bir öğütten başka bir şey değildir.” (Kalem, 68/51, 52)
Bu ayetteki “…neredeyse bakışlarıyla seni devirivereceklerdi.” ifadesi, nazarın bir gerçek olduğuna Kur’an’dan delil sayılır. Allah Teala böylesi sağlığını bozacak faktörlere karşı tedbir olarak, aşağıda meallerini nakledeceğimiz iki sureyi okuyarak kendisine sığınılmasını tavsiye etmiştir. Bu surelerin mealleri şöyledir:
Felak Suresi
1. De ki: “Ben, 2. yarattığı şeylerin şerrinden, 3. çöktüğü zaman karanlığın şerrinden, 4. düğümlere okuyup üfleyen (sihirci ve büyücü)lerin şerrinden 5. ve kıskançlıkları tuttuğu zaman çekemeyenlerin hasedinden karanlıkları yarıp aydınlığı çıkartan sabahın Rabb’ine sığınırım.”
Nas Suresi
1-6. De ki: “Ben, insanlar ve cinlerden olup her fırsatta insanların yanlarına sinsice sokulan, onların gönüllerine kötülükler fısıldayan şeytanların şerrinden insanların sahibi, insanların yöneticisi ve insanların ilâh’ı olan Allah’a sığınıyorum!”
Muhtevalarından da anlaşılacağı üzere Allah Teala, Nebisi Hz. Muhammed’e, dolayısıyla tüm inananlara, peş peşe indirdiği Felak ve Nas surelerini okuyarak tüm şerlilerin ve zararlıların zararından kendisine sığınmalarını tavsiye etmiştir.
Felak suresinde, Allah’ın yarattıklarının şerrinden; özellikle de üç kesimin: Gece karanlığının (ğasik), okuyup düğümlere üfleyen üfürükçülerin (neffasât) ve çekemeyen, haset eden kimsenin (hâsid) şerrinden karanlıkları yarıp aydınlığı çıkartan sabahların yaratıcısı Allah Tealâ’ya sığınılmıştır.
Nas suresinde ise; “Sinsi sinsi yaklaşıp insanların göğüslerine vesvese veren.” şeytanın şerrinden, insanların sahibi, yöneticisi ve ilâh’ı Allah’a sığınılması tavsiye edilmiştir.
Bu iki kısa surede, yaratılmışlardan yılan, akrep, örümcek, kene; cin, şeytan gibi zehirli ve zararlı varlıklar ile gece karanlığının gizemli ve ürkütücü hâli bile yanlarında önemsiz sayılabilen karanlık işlerin peşinde koşmakta olan büyücüler, sihirbazlar, yalancılar, dolandırıcılar, vurguncular, kapkaççılar, kıskançlık krizine tutulduğu zaman hasût kişiler... Hasılı evrende ne kadar somut ve soyut zehirli, zararlı ve kötü yaratık ve onların yaymaya çalıştıkları kötülükler varsa hepsi kastedilmiştir.
SORU: Kur’an-ı Kerim’de olduğu gibi Hz. Peygamber’in hadislerinde de nazardan bahsedilir mi? Hadislerde de nazara karşı bir dua var mıdır?
Evet, Resûlullah (s.a.v.) nazar hakkında şöyle buyurmuştur:
- “Uğursuz kuş/baykuş yoktur, fakat nazar değmesi gerçektir.” (Buharî, Tıbb, 36)
- “Okuma ile tedavi/rukye, ancak nazar ve zehirlenmelerde geçerlidir.”
“Nazar değmesi gerçektir. Eğer kaderi aşacak bir şey varsa, o da nazardır. Nazar isabet ettiğinde mümkünse gusledin.” (Bkz. İbn Kesir, Tefsir, VIII/228, 229-234)
- Ebu Said el-Hudrî demiştir ki: “Resûlullah (s.a.v.), insanların ve cinlerin nazarından korunmak için dualar okurdu. Felak ve Nas sureleri nazil olunca, artık onlarla Allah’a sığınmaya başladı.” (İbn Kesir, Tefsir, VIII/230)
O hâlde, hem Hz. Peygamber için hem de müminler için, zararlılara karşı alınması gereken tüm tedbirler imkân ölçüsünce alındıktan sonra, bu sureleri okuyarak Allah’a sığınmaktan başka çâre yoktur. Bütün bunlardan sığınılması tavsiye edilen tek mercî özellikle insanların sahibi, yöneticisi ve ilâh’ı olan Allah’tır. Bu iki surenin indiriliş amacı da budur. Zehirlilerin zehrine karşı bir nevi panzehir… “O ne güzel mevlâ ve ne güzel yardımcıdır!” Elbette kendisine sığınanları koruyacaktır…
SORU: İslam açısından estetik yaptırmanın hükmü sizce nedir?
Yanlış anlamadıysam, siz, güzelleşmek; sahip olduğu fizyonomik görünümü beğenmemekten ötürü yapılan estetik, kendince o çirkinliği yok etmek amacıyla yapılan estetikten bahsediyorsunuz?
Evet, güzelleşmek amacıyla yapılan estetikten…
Allah’ın yarattıkları içerisinde en çok değer verdiği varlık insandır. Peygamber Efendimizin ifadesine göre, “Eşref-i Mahlukat” yaratılmışların en şereflisidir insan. “Size O suret verdi ve suretinizi en güzel yaptı.” (Mümin, 40/64) ayeti de insanın mükemmel bir surette yaratıldığını söylemektedir…
Tüm insanların birbirlerine benzemedikleri, cins, renk, boy, güzellik gibi yönleriyle farklı yaratıldıkları da bir gerçektir. Bu farklılıkları görüp de, keşke ben de böyle olsaydım dememek lazım. Çünkü Allah’ı seven onun yarattığı yapıyı da sevmelidir… Çünkü O, insanı Ahsen-i takvim üzere en güzel bir biçimde yaratmıştır.
Estetik yaptıranlar, eğer kendilerini güzelleştirmek amacıyla bunu yaptırıyorlarsa, bu Allah’ın yaratmasını ve yarattığı yapıyı beğenmemek anlamına gelebilir!
SORU: Hangi şartlarda estetik yapılabilir?
İnsan bir kaza anında herhangi bir organını ya tamamen veya kısmen kaybetmişse, mümkün mertebe organ nakli, estetik ameliyat elbette kaçınılmazdır. Sözgelimi yüzü yanmış birisi, estetik yoluyla yüzündeki yanığın izlerinden kurtulabilmek için estetik yaptırabilir. Doğuştan fiziki yapısında bir bozukluk olanlar da estetik yoluyla bunu giderebilirler… Fakat arızî bir durum olmadığı halde, sırf güzelleşmek maksadıyla yüzlerine, çenelerine, burunlarına v.s. estetik yaptırmak Allah’ın yarattığı yapıyı beğenmemiş sayılırlar!
SORU: Mesela burnunu biraz yukarı kaldırtma ameliyesi, Allah’ın yarattığı yapıyı beğenmemek anlamına mı gelir?
Başka niçin burnunu kaldırtıyor ki? Burnu havalı olsun diye mi?
“Burnu havada olmak” da gurur, kibir anlamında İslâm’da mümine asla yakıştırılmaz!!
SORU: Burun estetiği, özellikle erkeklerin daha çok yaptırdığı estetik olarak türü olarak yaygındır. Bun ne dersiniz?
Kadın olsun erkek olsun, haramı mübah kılacak zaruri bir durum yoksa, değişik bir ifade ile söylemek gerekirse, sonradan ortaya çıkmış arızi bir durum olup sağlık açısından, iş, güç, meslek… açısından sorun oluşturmuyor veya bir soruna sebep olmuyorsa, sırf güzelleşmek amacıyla yapılıyorsa, estetiğin her çeşidi Allah’ın yarattığını beğenmemek anlamında bir nevi isyan sayılabilir.
Ben de teşekkür ederim.