Prof. Dr. Mehmet Zeki DUMAN
Yorumlar
HAYATI
1952 Yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesi, Gümüştepe köyünde doğdu. İlkokulu köyünde bitirdi. Orta öğretiminin ilk bölümünü Sivas, ikinci bölümünü Kayseri İmam-Hatip Lisesinde 1969 yılında tamamladı. Aynı yıl, Eylül ayında, hariçten fark dersleri sınavlarını vererek Kırşehir Atatürk Lisesi’nden lise diploması aldı. 30 Haziran 1973 tarihinde Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü’nden mezun oldu. 1973-1977 yılları arasında dört yıl Kırklareli İmam-Hatip Lisesi’nde Meslek Dersleri Öğretmenliği ve Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 13 Nisan - 31 Ekim 1975 tarihleri arasında Isparta’da kısa devre askerlik görevini tamamladı. 26 Haziran 1977 tarihinde Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü’ne Tefsir Asistanı olarak atandı. 18 Nisan 1984 tarihinde Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Tefsir Bilim Dalında Doktor, 25 Kasım 1987 tarihinde Doçent, 11 Haziran 1993 tarihinde de Profesör unvanlarını aldı. 02. Ekim 2009 – 31 Aralık 2012 tarihleri arasında bir dönem Fakülte Dekanlığı görevinde bulundu. Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslâm Bilimleri Bölümü Tefsir Anabilim Dalında Başkanı olarak çalışmalarını sürdürmekte iken 10 Temmuz 2013 tarihinde elim bir trafik kazasında Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Arapça ve Fransızca bilen Prof. Dr. Mehmet Zeki Duman Evli ve üç çocuk babasıdır.
ESERLERİ
BİLİMSEL ÇALIŞMA VE FAALİYETLERİ
1. TEZLERİ
1.2. Doktora Tezi
- ‘Kur’anı Kerimde Adâbı Muaşeret’ Ahmet Coşkun, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1984 BURSA.
2. KİTAPLAR
- Kur’an-ı Kerim’de Örtünmenin Sınırları, İpek Yayın Dağıtım, İstanbul, 2008.
- Beyanu’l-Hak Kur’an-ı Kerim’in Nüzul Sırasına Göre Tefsiri, (I-III), Fecr Yayınevi, Ankara, I.Baskı 2006, II. Baskı 2008.
- Beş Surenin Tefsiri (Sosyal Muhteva Ağırlıklı), Fecr Yayınevi, Ankara,1999, II. Baskı 2010.
- Vahiy Gerçeği, Fecr Yayınevi, Ankara, I. Baskı 1997.
- Nüzulünden Günümüze Kur’an ve Müslümanlar, Fecr Yayınevi, Ankara, Baskıları: 1996, 1997, 2006, 2010.
- Uygulamalı Tefsir Usulü ve Tefsir Tarihi I, Erciyes Üniversitesi Yayınları, No: 40, Kayseri, 1992.
- Kur’an ve Tıbba Göre İnsanın Yaratılışı ve Tüp Bebek Hadisesi, Nil Yayınla-rı. İzmir, 1990, 1991.
- Kur’an-ı Kerim’de Adâb-ı Muâşeret, (Doktora) Tuğra Yayınevi ve İpek Ya-yın Dağıtım, İstanbul, İlk Baskı: 1982, Son Baskı: 2009.
- İslâm’da Namaz ve Teheccüd, Fecr Yayınevi, Ankara 2010
2.1. DEVAM EDEN KİTAP ÇALIŞMALARI
- Kur’an’ın (İslam’ın) Köle ve Cariye Sorununa Yaklaşımı
- Kur’an-ı Kerim’e Göre Hz. Muhammed
- Kur’an Açısından Nesh ve Müteşabih Ayetler Meselesi
3. MAKALELER
3.1. YAYIMLANMIŞ MAKALELERDEN BİR KISMI
- Kur’an’da “Müteşabihât” ve Te’vili, Kayseri, Bilimnâme, yıl: 2005, sayı, 3.
- “Nur Suresinin 35. Ayetini Tefsir ve Te’vili Bağlamında Allah’ın İnsana Dört Hidayeti: Fıtrî Din, Akıl, Peygamber ve Kitap,” Usul İslâm Araştırmaları Dergisi, Sakarya, Sayı 3, yıl: 2005, s. 7-42.
- “Tefsir’in Temel İlkeleri Çerçevesinde Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i Beyt”, Marife, Cilt: 4, sayı: 3, yıl: 2004, s. 7-36.
- Kur’an’da Örtünmenin Temel Sınırları, İslâmiyât, Cilt: 4, sayı: 2, Yıl: 2001, s. 35-52.
- “Kur´an-ı Kerim´de Ehl-i Beyt”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 11, Kayseri, 2001. (Yayımlanmış iki makalede görülen eksikliği tamamlamak üzerine kaleme alınmıştır.)
- “Kur an da Zîynet Kavramı ve Örtünmedeki Yeri”, Fecre Doğru, sayı 51, s.3-10, Ocak 2000; sayı 52, s.47-52, Şubat 2000; sayı 53,s.28-32, Mart 2000.
- “Kur’an-ı Kerim’de Hz. İsâ” Fecre Doğru, Ankara, Sayı 51, s.3-10, Ocak 2000;
- “Ahlakı Davranışlara Yansıtmanın Yolu”, Ribat, sayı 200, s. 33-38, Ağustos, 1999.
- “Ailede Çocuk Eğitimi”, Diyânet Dergisi, cilt: 27, sayı: 3, s.103-116, Ankara,1991.
- “İmam Gazalî’nin Tefsir Anlayışı, Metodu ve Tefsiri”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 6, s.183-205, Kayseri, 1989.
- “Türk Gençliğinin Eğitim-Öğretim Sorunu ve Anarşiye Sevk Eden Unsurlar”, Cumhuriyet Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Yayınları, Sivas, 1985.
- “Kur’an-ı Kerim’de Muhârebe ve Zafere Götüren Etkenler”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 1, Kayseri, 1983.
4. POPÜLER YAZILAR
- “İslâm’da Edeb’in Önemi”, Somuncu baba, Şubat, 2006, s. 16-19.
- “Kur’an’ı Anlamak”, Diyanet Aylık Dergi, Kasım, 2005, s. 32-36.
- “İstirca”, Ulu Gençliğin Sesi, Utrecht/Hollanda, Kasım 2002.
- “Kader İnsana Değil, İnsan Kaderine Hükmetmelidir!’ Ulu Gençliğin Sesi, Utrecht/Hollanda, Nisan, 2001.
- “Kadere İnanan Kederden Emîn Olur!” Ulu Gençliğin Sesi, Utrecht/Hollanda, Eylül 2002.
- “Kur’an-ı Kerim’de ‘Şefaat’ ya da Tıkandığı Yerde İnsana Destek Olmak 1” Ulu Gençliğin Sesi, Utrecht/Hollanda, Kasım 2002.
- “Kur’an-ı Kerim’de Şefaat ya da Tıkandığı Yerde İnsana Destek Olmak,” Fecre Doğru, Eylül, 2001.,
5. SÖYLEŞİLER
- “Hz. Muhammed’i Doğru Anlamak” (Soruşturma), İktibas, sayı: 328, Nisan, 2006, s. 80-84.
- “Tüp Bebek”, Panzehir, 15 Haziran 15 Ağustos, sayı 30, s. 6-13, 1995.
6. KONFERANS VE PANELLER
- “İslâm’da Kadın” Konulu Sempozyumda “Kur’an’da Kadın”, KAYSERİ, 19. 03. 2006
- “İslâm’da Çalışma” Konulu Panelde “Dindar Kişinin Çalışma Hayatındaki Üç Temel Prensip: Doğruluk, Itkan, Rekabet/Hayırda Yarış”, KIRIKKALE, 20. 04. 2006
- “Kur’an’ı Doğru Okumak ve Yaşamak”, Hz. Muhammed’in Mesajını Çağa Taşımak konulu panel, 08. 04. 2006, AFYON.
- 29, 30, 31 Ekim 2005 tarihlerinde Almanya’nın Münih ve Studgard/Almanya kentlerinde ve bunlara bağlı eyaletlerde Ramazan münasebetiyle toplam dokuz konferans.
- “Kur’an’ı Anlamada Temel Prensipler” Kayseri 15-16 Mayıs 2004.
- “Karma Bir Toplumda Çocuğun Eğitiminde Ailenin Önemi,” DİTİB, Hamburg, 02.10.2004.
“Kadına Yönelik Şiddet Eylemleri ve İslâm’da Kadını Dövme Problemi”, “Ailede Şiddet” Konulu II. Kadın Sempozyumu, 31. Mayıs 2000, KAYSERİ
- “Asrı Saadette ve Günümüzde Kur’an’a Bakış Açısı,” Kur’an’ı Nasıl Anlamalıyız Konulu Sempozyum, 7-8 Haziran 1994, BURSA
- “Tefsir ve Te’vil’in Temel İlkeleri Açısından Secavendî’nin manaya Tesir Eden Önemli İki Hatası”, Diyanet İlmî Dergi’de sıraya alınmış, yayımlanacak bilgisi verildi...
7. ULUSAL TEBLİĞLERİN MÜZAKERELERİ
- “On Dört Asırdan Beri Halâ Tartışılmakta Olan Nesh Problematiği” (Müzakere raporu), Kur´an ve Tefsir Araştırmaları III, İslami İlimler Araştırma Vakfı, İstanbul 2002.
- Ankara Ticaret Odası ve İslamî Araştırmalar Dergisinin düzenlemiş olduğu İslamî İlimlerde Terminoloji Sorunu 1, konulu Sempozyumda Mehmet Paçacı’nın, Tefsir Yöntemi Açısından Tefsir Ürünlerinin Sınırlandırılması Tartışması adlı tebliğin müzâkeresi, İslâmî Araştırmalar Dergisi, Cilt: 19, Sayı:1, Ankara, 2006, s. 61-67.
- E. Ü. İlahiyat Fakültesi tarafından 8-9 Temmuz 2006 tarihinde Kayseri’de düzenlemiş olduğu II. Tefsir Anabilim Dalı Koordinasyon Toplantısında, Mehmet Paçacı’nın “Kur’an’ın Neliği Üzerine” adlı tebliğinin müzakeresi.
- Fakultemizce 24-25 Nisan 2003 tarihinde düzenlenen Din Bilimlerinde Yöntem Sorunu konulu sempozyumda Yrd. Doç. Dr. İbrahim Görener’in sunduğu “Tefsir Usûlü mü? Tefsir Usûlleri mi?” konulu tebliğin müzakeresi...
- 02-06 Ekim 2002 Tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığının düzenlemiş olduğu Güncel Dinî Meseleler ve Birinci İhtisas Toplantısı “Kur’an ve Hadislerin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Yöntem Meselesi” Klasik ve Çağdaş Tefsirler’de Yöntem konulu tebliğlerin müzâkeresi...
Yusuf KAPLAN
Anladım ki, asıl gerçek, ölüm'müş; hayat değil…
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/anladim-ki-asil-gercek-olummus-hayat-degil/38644
Bir yıl içinde üç dayım, dâr-ı bekâ'ya göçtü.
Önce büyük dayımı 'kaybettik'. Büyük dayım (Ziya Duman) imamdı; iyi bir Müslümandı. Çocuklarını Müslümanca bir kaygıyla yetiştirmişti. Çocukları da dişlerini tırnaklarına takarak kendi çocuklarını yetiştirme, Müslümanca bir hayat kurma konusunda güzel bir çaba ortaya koymuşlardı.
İki hafta önce, ikinci büyük dayımı (Şükrü Duman) da 'kaybettik'. O da Müslümanlar için nefes alıp vermişti. İstanbul'a yerleştiği 30 küsur yıl boyunca, evinde, etrafında, mahallesinde Müslümanca bir hayat kurmak için çırpınıp durmuştu. Mahallesinde iki caminin ve Kur'ân kursunun yapılmasında, -gece gündüz çalışarak- büyük rol oynamıştı.
İki dayım da, çocuklarla çocuk, büyüklerle büyük olmasını bilen insanlardı. İkisi de, komşularının, çevrelerinin sorunlarıyla yakından ilgilenirdi; o yüzden ikisi de etraflarında sevilir, sayılırdı.
ZEKİ DUMAN: HİZMETLERİ UNUTULMAYACAK SADE BİR İNSAN, SADE BİR DEKAN
Geçen hafta, Kayseri İlâhiyat'ın önceki dekanı en küçük dayım Zeki Duman'ın vefat haberini, İHH'nın yardım faaliyetleri için gittiğimiz Sri Lanka seyahatimizin ilk gününde, sahur vaktinde alınca yıkıldım; inanamadım.
İki hafta içinde iki ölüm… Art arda… Buna ne yürek dayanır, ne de can ve kafa…
Sri Lanka'da ülkeyi baştan aşağı katederek mazlumlara, kimsesizlere ve engellilere yardım faaliyeti dolayısıyla bulunduğumuz için arkadaşların morallerinin bozulmaması, çalışmaların aksamaması için acımı içime gömdüm. Akşamları, hemen otelin odasına attım kendimi…
Zeki Dayım, bir trafik kazasında vefat etmiş… Zeki Dayım, beş dayım arasında en genç olanıydı ve İslâm'a en fazla, en kalıcı hizmetlerde bulunanıydı. Üzerinde çalıştığı en önemli proje, İlâhiyatlardaki eğitimin İslâmî ilim geleneği çerçevesinde yeniden yapılandırılması projesiydi. Birkaç dekan arkadaşıyla birlikte hazırladığı bu projesi Başbakan'dan onay almış ama YÖK'te 'bütün kapıları tutan', niçin orada olduğunu unutan Yekta Saraç'tan onay alamamıştı!
Zeki Dayım, benim için her zaman, 'rol modeli' olmuş biriydi. Ahlâkı, tevazusu, ilim ve hizmet aşkı, hakikati hiçbir kınayıcının kınamasına aldırış etmeden söyleyen biri olması, her zaman örnek aldığım özellikleriydi. Hayatını, hep başkalarına, başkalarının yetişmesine, genç kuşakların önlerinin açılmasına, Kayseri'de belli bir 'elit' kesimin İslâmî ilgilerinin, bilgilerinin ve bilinçlerinin canlı ve diri tutulmasına adamış öncü biriydi.
MÜTEVAZI BİR İLİM ADAMIYDI, KİBİRDEN ESER YOKTU…
Mütevazi bir ilim adamıydı; kibirden eser yoktu. Gerek üniversitede, gerek çevresinde, gerekse Kayseri'de ve Türkiye'de bilenleri, tanıyanları tarafından sevilen, sayılan, hayırla yadedilen bir insandı.
Nüzul sırasına göre hazırladığı -beş cilde çıkarmayı düşündüğü- üç ciltlik Beyan'ül-Hak tefsiri, gelecek kuşaklara kalacak, bu millete yaptığı en kalıcı hizmeti.
İslâm'da Adab-ı Muaşeret kitabı, konuyla ilgili yazılmış klasik eserlerden biri.
Bu çalışmalarının yanında 15'e yakın kitabı var Zeki Dayım'ın. Bunların hepsi de -kendisi tefsirci olduğu için- kutlu kitabımızın daha iyi anlaşılması konusunda yazılmış eserler…
Zeki Dayım'ın vefatı, derinden sarstı beni. Vefatına inanmakta zorlanıyorum hâlâ. Zorlanıyorum; çünkü en verimli çağındaydı; kafasında çok sayıda proje vardı; olgunluk döneminin eserleri olacaktı bunlar…
Ama takdir-i ilâhî, onu aramızdan aldı yanına. İki hafta önce vefat eden ağabeyinin vefatına pek dayanamamıştı. Cenaze namazını o kıldırmıştı ama gözyaşlarını tutamamıştı; adeta çok sevdiği ağabeyinin yanına gitmek ister gibiydi koşarcasına…
Sözün özü: Bir kez daha anladım ki, asıl gerçek, ölüm'müş; hayat değil: Hayat geçici, ölüm kalıcı çünkü.
YAKINLARIMLA İLGİLİ TEK SATIR YAZMADIM…
Bugüne kadar Zeki Dayım'la ilgili hiçbir şey yazmadım. Yazamazdım; çünkü biz, kendileri için değil, başkaları için çalışmayı, hizmet etmeyi, ondan öğrenmiştik zaten.
O yüzden şimdiye kadar hiçbir yakınım hakkında yazı yazmadım; böyle bir şeyi, ahlâken hazmedebilecek biri değilim çünkü.
Ama bu yazı, ahlâken, bir vefa borcu olarak yazılması gereken bir yazı…
Yazıya son verirken… dördüncü dayım, eski Şarkışla Müftüsü Fikri Duman da şu an hastanede, yoğun bakımda… Vefat eden dayılarıma fatihalarınızı, hastanedeki müftü dayıma da dualarınızı eksik etmezseniz bahtiyar etmiş olursunuz bendenizi…
Vedat ÖNAL
ZEKİ HOCA’NIN AZİZ HATIRASINA…
vedat0038@gmail.com
08 Ekim 2013, 11:47
http://www.kayserigundem.com/zeki-hocanin-aziz-hatirasina%E2%80%A6-makale,1345.html
Genç yaşta kaybedilen alimlerin toplumumuzda eksiklikleri hemen hissedilmeye başlıyor. Zeki Duman hocanın kaybı da bunlar arasında. Geçtiğimiz aylarda elim bir trafik kazası sonucu hakkın rahmetine kavuşan Prof. Dr. Zeki Duman Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde her yönüyle örnek olan mümtaz bir şahsiyetti.
Son yazımda gazeteci kardeşim Abdülmecit’i ele almış ve onunla ilgili birkaç satır yazmaya gayret etmiştim. Bu yazımda da, Zeki hocamdan bahsetmek istiyorum. Biraz gerilerden üniversite yıllarından başlayarak kısaca Zeki hocayla ilgili aklıma gelen anekdotları tarihe not düşmek istiyorum.
1990’lı yılların başıydı. Üniversite hayatına yeni başlayan bir öğrenci için heyecanlı günlerdi. O yıllarda Erciyes Üniversitesi’nin bugün ki gibi yerleşimi çok geniş falan değildi. O zamanlar bizim İlahiyat Fakültesi her yönüyle üniversitenin en gözde mekanı olarak görülüyordu. Bahçesi ile ve eğitim ortamı ile güzel günlerdi o günler. Samimi ve sıcak ortamlar vardı.
Üniversite başladığımız o ilk yıllarda Zeki hoca da zannedersem yeni doçent olmuş ve tefsir derslerine giriyordu. İlahiyat 2. sınıftan itibaren başlayan tefsir derslerinde Zeki hocanın derslerine her zaman yoğun bir ilgi yaşanırdı. Gerçekten dersleri dolu dolu geçer, ayetlerin içinde ders boyunca kaybolup giderdik. Zeki hocanın, Kur’an kıssalarını anlatıp yorumlarken günümüze getirip verdiği örnekler ve mukayeseli açıklamalar tadına doyum olmaz bir tefsir sohbetine dönüşürdü. Bu yüzden de derslerin bitmesini hiç istemezdim. Bir Zeki hocanın tefsir dersi bir de Turan hoca’nın (Turan Koç) felsefe dersleri, bu iki dersin tadına doyum olmazdı. Biliyorum o dönem arkadaşlarımdan aldığım tepkilerden anlaşılıyordu ki sadece benim için değil herkes için böyleydi. Tabii her zaman okulumuzda çok değerli hocalarımız oldu şimdi de çok değerli ilim adamları yetişiyor. Onların asla eksik olduklarını söylemiyorum ama herkesin öğrencilik yıllarında unutamadığı anlar ve unutamadığı dersler vardır. Benim için de bu iki ders gerçekten böyle bir anlam taşıyordu.
Geçtiğimiz dönemde, Kayseri’de herkesin malumu olduğu üzere, Zeki hocayı çeşitli kuruluşların çalışmalarında çok yakından gördük. Kayseri’den uzakta olduğum geçtiğimiz 4 yıllık dönemde uzakta olsam da özellikle İlim Yayma Cemiyeti’nin faaliyetlerine çok yakından destek verdiğini biliyorum. Yine burudaki sohbetlerin dolu dolu geçtiğinin haberlerini de alıyordum. Ayrıca Zeki hocanın çeşitli camilerde verdiği vaazlarının olduğunu da öğrenmiştim. Ve en önemlisi de zihni birikimlerini kaleme aldığı kitapları da çok değerli birer ilim hazinesi durumunda. Üç cilt olarak kaleme aldığı “Beyanu’l Hak” tefsiri de yine önemle üzerinde durulması gereken çok değerli bir eser.
Bir zamanlar Kayseri ne ekonomisiyle, ne ticareti ile ne de büyük markaları ile ön plandaydı. Kayseri dendiğinde akla gelen “Makarr-ı Ulema” (İlmin merkezi, beşiği) olmasıydı. İlim merkezi, alimlerin bir araya geldiği en önemli merkezdi. Davud-u Kayseriler, Seyyid Burhaneddinler, Somuncu Babalar ve daha niceleri hep bu topraklardan yetişti, bu topraklardan feyz aldı. Zeki hocamızda bu yolda bu gayret içinde olan bir alimdi.
Bu kısacık yazının hem talebesi hem de bu memlekette yaşayan birisi olarak ona olan bir vefa borcu olduğunu düşünüyorum. Vefatının ardından onu gören bir yakınımın deyimiyle ben çok vefat eden kişi gördüm ama Zeki hoca kadar nur yüzlü bir meftaya rastlamadım diyordu. İnşallah Cenab-ı Hak, Kur’an hizmetinde geçen bir ömrün mükafatını verecektir.
Zeki hocayı geçtiğimiz yıl biraz üzmüşler. Oğlu Serdar ile yaptığımız sohbette neler yaşandığının kısa bir bilgisini almak mümkün oldu. Bunu duyunca bende çok üzüldüm. Burada olup bu meselede elimden geldiğince müdahil olmayı isterdim. Böyle bir alimi üzmek de varmış Kayseri’nin kaderinde.
Trafik kazasına hiç değinmek istemiyorum ama, elbette takdiri ilahi, kaderimizde ne varsa o olur ama süratli araba kullanmak, dikkatsizlik, üstüne bir de beceriksizlik eklenince böyle üzücü kayıplar ortaya çıkıyor. Ama burada şunu bir ders olarak hatırlatalım ki, altımızdaki arabayı biz sürüyoruz, onun jeep olması bir şeyi değiştirmiyor. Dur deyince durmuyor bu aletler, sizin kontrol etmeniz gerekiyor. Kontrol edemeyeceğimiz şekilde kullanmayalım bu aletleri ki, ne biz üzülelim ne de başkalarını üzelim.
Takdiri ilahi deyip geçiyoruz “Amenna ve sandekna”. İnancımızın gereği böyle söylemek zorundayız. Ama ya sebepler, sebeplerin hiç mi önemi yok. Öyleyse trafik kurallarını tamamen ortadan kaldırmamız mı gerekiyor.
Neyse bu meseleyi fazla uzatmadan oğlundan aldığım bilgiler ışığında, Zeki hocanın niçin ikinci kez dekan olarak atanmadığını kısaca vurgulamak istiyorum. Biliyorsunuz İlahiyat Fakültelerinin yanında bir de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin yetiştirildiği Din Kültürü bölümleri var. Bu bölümler 28 Şubat zihniyetinin ortaya çıkardığı ve İlahiyat fakültelerinin etkinliğini azaltıp öğretmenliklerden İlahiyat fakültelerinin ellerini çekmesi için kurulmuş darbe mahsulü fakülteler. Bu konu ile ilgili sayısız toplantıda eleştiriler, tepkiler dile getirildi. Sendika toplantıları, vakıf ve derneklerin toplantılarında ısrarla bu kurumların zararları anlatılsa da özellikle YÖK çevrelerindeki bazı isimler bu fakülteleri ısrarla savunuyor. İşte Zeki hocanın dekanlığı da bu isimlerden birisine takılmış maalesef. Zeki hoca öylesine raporlar göndermiş ki Başbakanlığa ve ilgili kuruluşlara bu raporlar gerçekten Din Kültürü bölümlerinin verdi zararlara parmak basan ve yetişen öğrencilerin ne kadar donanımsız olarak yetiştiğini ispatlar nitelikteymiş. Bu raporlardan rahatsız olan o YÖK çevreleri Zeki hocanın ismini daha baştan çizmişler. Buradan yanlış anlaşılmasın, şu anda İlahiyat fakültemizin dekanı ile ilgili herhangi bir eleştiri veya üzecek bir kelime kullanmak istemiyorum. Çünkü meselenin onlarla hiçbir ilgisi yok.
Fakat benim üzüldüğüm nokta şudur ki; Kayseri’ye bu kadar hizmeti geçen böylesi bir alim ile ilgili böyle haksız bir karar alınırken niçin kimsenin haberi olmadı. Zeki hoca için çok da önemli bir durum olduğunu sanmıyorum çünkü makam ve mevkiye zerre kadar değer vermeyen gerçek bir alim kişiliğe sahipti o. Ama böylesi haklı olduğu bir meseleyi savunurken adeta birileri tarafından üstünün çizilmesini benim vicdanım hazmedemiyor. İlahiyat Fakültelerinin karşısına Din Kültürü bölümleri maksatlı olarak çıkarılmıştır. Hiçbir dini bilgi almadan felsefe, sosyoloji ve eğitim bilimleri dersleri ile Din Kültürü öğretmeni yapmak, Başbakanın istediği “Dindar nesiller” yetiştirme amacına çok büyük sekte vurmaktır.
Bir de merak ettiğim konu şu, üniversiteler açıldığında Zeki hocaya vefa borcunun yerine getirilip getirilmeyeceğidir. Umarım gerek ilahiyat fakültemiz, gerekse üniversitemiz ona yakışan bir anma programı veya başka bir organizasyon hazırlayacaktır. Tabii bu sadece fakültenin veya üniversitenin değil tüm Kayseri’nin de borcudur aynı zamanda. Zeki hocamız eserleriyle her daim yanımızda olacak. Allah’ın rahmeti üzerine olsun. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Vesselam…
Ahmet DERTLİ
Mü'min içtenliğini gördüğüm ender hocalardan biri idi o, Kur'ana Göre Adab-ı Muaşeret kitabını bir yıl boyunca sohbet konusu olarak işledim öğrencilerimle.
Osman GERÇEK
http://www.kayserigundem.com/bir-yildiz-daha-kaydi-makale,1163.html
12 Temmuz 2013
Kayserili Beş Çağdaş Müfessir yazı dizimizin en tecrübeli müfessirlerinden olan Zeki Duman geçtiğimiz gün vefat etti. Binlerce öğrenci yetiştiren ve geride bıraktığı birçok eserle ‘amel defteri’ sürekli açık kalacak olan Zeki Duman’a Cenab-ı Allah’tan rahmet dileriz.
Prof. Dr. M. Zeki Duman
Hayatı:
1952 Şarkışla Doğumlu. 1969 yılında Kayseri İmam Hatip Lisesi’nden, 1973 yılında Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun oldu. 1973-77 yılları arasında Kırklareli İmam Hatip Lisesi’nde Meslek Dersi öğretmenliği ve müdür yardımcılığı yaptı. Kısa dönem askerliğini Isparta’da tamamladıktan sonra 1977 yılında Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü’ne Tefsir Asistanı olarak atandı. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tefsir Bilim Dalında 1984 yılında Doktor, 1987 yılında Doçent, 1993 yılında da Profesör ünvanını aldı. Tefsir Anabilim Dalı Başkanlığı, Fakülte Kurulu Üyeliği, Fakülte Yönetim Kurulu Üyeliği, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyeliği, Temel İslam Bilimleri Bölümü Başkanlığı ve Erciyes Üniversitesi Yurtdışı Takip Komitesi Üyeliği görevlerinde bulundu. Prof. Dr. M. Zeki Duman, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslâm Bilimleri Bölümü Tefsir Anabilim Dalında Öğretim Üyesi olarak ilmî ve akademik çalışmalarını sürdürmekteydi. Akademik çevre dışında şehrimizin ilim ve kültür hayatına önemli Katkıları olan Zeki Duman Hocamız, aynı zamanda İlim Yayma Cemiyeti Kayseri şubesinin kuruluşunda önemli görevler icra etmiş ve bu cemiyette mütemadiyen sohbetlerede bulunmuştu. 10 Temmuz 2013’te elim bir trafik kazası sonucu vefat eden Zeki Duman, Evli olup üç çocuk babasıdır.
Eserleri ve Fikirleri:
Üç Ciltlik ‘Beyanu’l Hak’ Kur’an-ı Kerim’in Nüzül Sırasına Göre Tefsiri dışında, ‘Beş Sure’nin Tefsiri’, Kur’an-ı Kerim Açısından Vahiy Gerçeği, ‘Nüzulünden Günümüze Kur’an ve Müslümanlar’, ‘Kur’an ve Tıbba Göre İnsanın Yaradılışı ve Tüp Bebek Gerçeği’ ve ‘Kur’an-ı Kerim’de Adab-ı Muaşeret’ adlı eserleri kaleme aldı.
Prof. Duman, akademik çalışmalarının dışında, kitap ve bir kısım dergilerde yayınlanan makale çalışmalarına; sempozyum, panel ve ulusal tebliğ müzakerelerinde takdim ettiği sunumlarına devam ediyor.
2006 yılında Fecr Yayınları’ndan çıkan, hem meal hem tefsir tarzında kaleme alınmış olan üç ciltlik ‘Beyanu’l Hak’ Tefsiri, otuz iki yılı aşan meslekî hayatın, yirmi sekiz yıllık akademik geçmişin kazandırdığı tefsir bilincinin ve yaklaşık altı yıllık yoğun ve aralıksız bir çalışmanın ürünü.
Prof. Dr. Zeki Duman, yeni bir tefsire niçin ihtiyaç olduğunu ve tefsirden amacını şu şekilde özetliyor: ‘Türkiye'de yayımlanmış olan tercüme veya telif meâl ve tefsirlerden; meâllerin maksut manayı Türkçeye yansıtma ve açıklamadaki yetersizlikleri, tefsirlerinse ihtiyaçtan fazla bilgilerle uzatılmış olmaları; dolayısıyla Kur'an'ın bütün hâlinde ve tam olarak anlaşılamama sorunu, sürekli şikayet konusudur. Ayrıca tercüme ve telif meallerde surelerin sıralanışı, nüzul sırasına göre değildir. Ayetler, çoğunlukla bağlamlarından kopuk, birbirinden müstakil hatta metninden koparılmış bir cüz olarak ele alındıkları için ayetler arası siyak-sibak ilişkisi ve mana bütünlükleri göz önünde bulundurulmamaktadır. Konular Kur'an bütünlüğü içerisinde teker teker ele alınıp işlenilmemektedir. Yapılan açıklamalar, genelde bir önceki ya da bir sonraki ayeti ya da ayetleri kapsamamaktadır. Çoğu birbirinden kopya edilmiş, dolayısıyla anlayış ya da çeviri hataları da müteselsil olarak devam etmektedir. Tefsirler ise, mealler gibi, hepsi de iyi niyetin, ciddî bir gayretin ve sorumluluk bilincinin ürünleri olarak büyük emek mahsulü, son derece önemli çalışmalardır. Ancak çoğunlukla her birisinin beş-on cilt civarında olması, ayetle ilgili-ilgisiz pek çok açıklamaları içermesi ve önemli konuları bütüncül açıdan ele alıp tatmin edici açıklamalar getirmemesi; daha da ilginci, ayetlerin evrensel ve güncel niteliklerinin yeterince yansıtılmaması gibi nedenlerle okuyucuyu tatmin etmek bir yana, usandırmakta ve Kur'an'ı baştan sonuna kadar okuyup anlama şevkini ya azaltmakta ya da tamamen kırmaktadır...’
Bazı yönleriyle ülkemizde, bazı yönleriyle de İslâm dünyasında ilk olma özelliği taşıyan bu çalışma, aynı zamanda tefsir ilminde bugüne dek derli toplu olarak kaleme alınmamış olan tefsir yöntemini (uygulamalı metod bilgisini) de içermektedir.
‘Kur’an Tarihi’, ‘Kur’an İlimleri’, ‘Tefsir Tarihi’ ve ‘Tefsir Metodolojisi’, yani Tefsir İlmi konularında yoğun araştırmaları olan Prof. Zeki Duman, bu ilimlerdeki asıl hedefi şu şekilde izah ediyor: ‘Kur’an’ı doğru anlamak, yaşanabilecek şekliyle doğru anlatmaktır; Yüce Allah’ın, ayetlerinde kastedilen manaları ve erişebildiğimiz ölçüde hakikatleri kavrayıp okuyucularla paylaşmaktır.’
Prof. Duman, Kur’an Tefsirindeki maksat ve düsturunu da şu şekilde izah ediyor: ‘Beyanu’l Hak’da üzerinde durulan konuların hepsi, öncelikle Kur’an, Sünnet ve Sahabeden itibaren tahkik ehli ilim adamlarının ve düşünürlerin görüşleri ve kendi tespitlerimiz çerçevesindedir. İlmî gerçeklere ulaşıncaya kadar Tefsir, Te’vil ve eleştirel yaklaşım vazgeçilmez düsturumuzdur. Nitekim bugüne kadar hep öyle olmuştur. Hedefimiz aklîliktir, basirettir, açıklık ve netliktir. Çünkü bizim rehberimiz ve örnek alacağımız yegane insan öyle yapmış ve öyle söylemiştir: “De ki: İşte, benim yolum budur; ben ve bana tabi olanlar Allah’a basiret üzere çağırmaktayız. Allah’ı tenzih ederim, ben, asla Allah’a ortak koşanlardan olmadım!” (Yusuf, 12/108)
Kur’an Ay’ı Ramazan’ın ilk günlerinde vefat eden Zeki Duman Hocamızın,Kuran ve Müslümanlar konulu bir konferansında dikkat çektiği hususlara kulak verelim:
KUR’AN’I HAYATIMIZA REHBER ALMALIYIZ
‘90'lı yıllarda Kur'an-ı Kerim'i anlayarak okumamız gerekiyordu. Bu dönemde Kur'an-ı Kerim'i anlayabilir miydik sorusu gündemdeydi. Ama günümüzde insanlar artık Kur'an-ı okuyor, hatta tefsir de okuyorlar. Bu nedenle biz Kur'an-ı Kerim'i anlama faslını geçtik bundan sonra Kur'an-ı Kerim'i hayatımızın merkezine koymamızın zamanıdır. Kur'an'a göre yaşamımızı şekillendirmeliyiz. Burada Müslüman insanların hakkını da vermeliyiz. İnsanlarımız Kur'an-ı Kerim konusunda çok titiz ama yaşama noktasında sıkıntılarımız var. Bu noktada da gerekli tedbirleri kendimizde alarak Kur'an yolunu tam olarak yaşamalıyız. Çünkü yolların en doğrusu Peygamber Efendimizin yoludur. Yani Kur'an yoludur.’
…
‘Kur’an-ı Kerim’i okuyanlar 4 kesimden oluşur. Bu 4 kategorinin 1. kısmında; Kur'an-ı Kerim'i okuyan ve amel eden mümin yer alır. Bu kısımdaki mümin turunçgile benzer, kokusu da hoş tadı da hoştur. 2. kısımda; Kur'an okumayan ama amel eden mümindir. Bu mümin ise hurma gibidir. Kokusu yoktur ama tadı güzeldi. 3. kısımda; Kur'an okuyan ama amel etmeyen mümin yer alır. Bu mümin münafık, fâcirdir. Bu mümin Allah'ı tanıyor, helal ve haramı biliyor ama uygulamıyor. Bu insanın kokusu güzel ama tadı acıdır. Kategorinin 4. kısımda ise Kur'an okumayan ve amel etmeyen mümin bulunur. Bu mümin fâsıkdır. Hem Kur'an okumuyor hem de amel etmiyor. Ama Müslüman. Bu insan Ebu Cehil karpuzuna benzer. Ne kokusu güzeldir ne de tadı tatlıdır. Allah bizi ilk iki kısım müminlerinden eylesin. Müslümanlar olarak bu dört kategorinin hangi kısmında olduğumuzu sorgulayarak kendimize çeki düzen vermeliyiz. Peygamber Efendimiz, müminlere ya Kur'an-ı Kerimi öğreten ol ya da öğrenen ol ama sakın ha üçüncüsü olma diyor…
Kayseri Gündem Gazetesi
BEYANU’L HAK TEFSİRİ GELDİ
16 Nisan 2014 Çarşamba
Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Eski Dekanı Merhum Prof. Dr. M. Zeki Duman’ın Beyanu’l Hak Tefsiri geldi. Gelecek hafta pazartesi gününden itibaren abonelere dağıtılacak olan tefsir, gazetemize yeni abone olan herkese de anında takdim edilecek.
Hem meal hem tefsir tarzında kaleme alınmış olan bu 3 ciltlik eser 32 yılı aşan mesleki hayattan, 28 yıllık akademik geçmişin kazandırdığı tefsir bilincinin ve yaklaşık 6 yıllık yoğun ve aralıksız bir çalışmanın ürünüdür.
Merhum Zeki Duman Hoca’nın 20 yıl talebeliğini yapmış Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Şahin Güven, merhumun bütün ömrünü, Kur’ân’ı en iyi şekilde anlamaya, onun öğretileri doğrultusunda bir hayat sürmeye ve onun rehberliğini insanlara ulaştırmaya çalıştığını belirterek, onun talebeleri olarak buna şahid olduklarını dile getirdi. Güven, Zeki Duman Hoca’nın bulunduğu her ortamda Kur’ân’dan konuşmayı temel ilke edindiğini, onu tanıyan ve sohbetinde bulunan herkesin de gayet iyi bildiğini kaydederek, Beyanu’l-Hak tefsirinin diğer tefsirlerden farklı kılan en önemli özelliklerini şöyle sıraladı;
“Şüphesiz her bir tefsirin kendine has özellikleri vardır. Beyanu’l-Hak tefsirini diğer tefsirlerden farklı kılan en önemli özellikler ise, kanaatimizce şunlardır:
a. Bu tefsir, herkesin kolayca anlayabileceği bir dilde yazılmıştır.
b. Bu tefsir, teferruata girmeyen özlü bir anlatımı esas almıştır. Çünkü merhum hocamızın da ifade ettiği gibi bu tefsirde, İmam Gazalî’nin, “Tefsirde iktisat mertebesi, Kur’an’ın üç misline baliğ olan tefsirdir; bundan daha fazlası hem ihtiyaç değildir hem de ömrü onunla geçirmeye değmez…” (Gazalî, İhya, I/40) görüşü ilke edinilmiş ve “Tefsir’de İktisat” yolu seçilmiştir.
c. Bu tefsirde, sûrelerin tefsiri yapılırken konu bütünlüğünü sağlayan paragraf sistemi uygulanmıştır. Çünkü Kur’an, üzerinde dura dura okunup özümsenerek anlaşılsın ve yaşansın diye yaklaşık yirmi üç yılda pasajlar hâlinde, bölüm bölüm indirilmiştir.
d. Son olarak bu tefsir, sûrelerin nüzûl sırasına göre tertibini esas alarak tefsir eden akıcı bir tefsirdir.”
Haber: Bünyamin Gültekin
Mustafa Oktay GAMGA
"Allah ilmi kullarından bir anda çekip çıkarmakla almaz, alimleri almak suretiyle alır. Sonunda geriye bir tane bile alim kalmaz. Halk da bir takım cahilleri başkan edinir. Bunlara sorular sorulur, onlar da bilgisizce fetva verip hem kendileri saparlar, hem de başkalarını sapıtırlar." [Buhari, İlim/34; Müslim, İlim/3]
Geçen hafta bir yıldız daha kaydı dünyamızdan.. Bir ay kadar önce de büyük bir yıldız kaymıştı.. Bir ay kadar önce Mehmet Emin Er Hoca'nın vefatını öğrendik. Dünya çapında hatırı sayılır tanınmış alimlerdendi kendisi.. Hocaların akıl danıştıkları büyük çınar. Allah mekanını cennet eylesin, şefaatine mazhar eylesin.
Geçen hafta ise Kayseri'de İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Zeki Duman'ı kaybetmenin acısını yaşıyoruz. İlmiyle amil alimleri bulabilmek artık çok zor. Teker teker ayrılıyorlar bu diyardan.. Tanıyanlar O'nun değerini ve İslami çalışmalardaki samimiyetini tasdik edeceklerdir. Mekanın Cennet olsun değerli hocam.. Geride kalanlarına sabr-ı cemil niyaz ediyorum...
Cengiz DEMİREL
Alimin ölümü alemin ölümü gibidir. Sizin gibi bir alimden ders aldığım için ne kadar sevinsem azdır. Hocam rabbimin magfiretine kavusmaniz dilegiyle rabbim sizden razı olur inşallah
Turabi
hocayı yeni tanıdım.kur'an'da muhkem müteşabih konusunu araştırırken hocamızın 45 sayfa kadarlık bir makalesine rastladım.tek kelimeyle mükemmel hazırlanmış ve doyurucuydu.ufkumu açtı.Allah razı olsun kendisinden mekânı cennet olsun.